1992 yılının ilkbaharıydı. Nüfusunun önemli bir kısmını Karadeniz kökenlilerin oluşturduğu Atina’nın Kalithea semtinden, kentin kuzey doğusunda ve kente yaklaşık 40km uzaklıkta bulunan Nea Makri semtine taşınmıştım. Burası deniz sahilinde ve gelişmekte olan bir yerdi.
Güneş henüz doğmamış, ortalık aydınlanmamıştı. Günün çok sıcak geçeceği, daha şimdiden belli oluyordu. Fadime her sabah olduğu gibi; bu sabah da erkenden kalktı, sığırların otunu suyunu verdi. Ot toplamaya gideceği arkadaşlarını bekleyene kadar, peykenin üzerine yattı, başını bir mindere yasladı.